6 Mart 2010 Cumartesi

3 Doğru 1 Yanlış

Ben daha ilkokula giderken, öğretmenlerim bizi kümelere ayırırlardı; çalışkanlar, ortalar ve tembeller diye. Sonra bizimle birlikte büyüdü o kümeler de, sınıflara okullara dönüştüler, ayrıldık. Galiba ileride yine yeni yeni sınıflara ayrılacağız hepimiz. Bilemiyorum daha ne kadar sürecek bu.

Hayatlarımız elemekle, elenmekle ve seçimlerle geçip gidiyor sanki. İyi olana odaklanmışız ve o küme için çabalarımız. Birileri bizleri seçiyor ve biz de seçildiğimiz için mutlu oluyoruz adeta. Bu seçimlerde, kaybettiklerimizi ölçmeksizin kazanacağımızı umduklarımızın hesabını yapıp duruyoruz. Sınıflara ayrıldığımız bir hayata dönüşüyor döndükçe dünya sarhoş olurcasına. Üç yanlış bir doğruyu götürüyor ne yazık ki.

Sınavları bir kenara bırakalım hayatlarımız bu düzen üzerine kuruluyor. Her zaman yanlışlarımız doğrularımızı götürüyor. Doğruların takdir edileceği yerde yapılan yanlışlar bir tokat gibi yüzümüze vurulmasından ibaret herşey en az sınavlarımız kadar.

“Oyunu kurallarına göre oynamalı”, “hayatın kendisi bir sınav” gibi aptallıklara kanacak kişiler değiliz birçoğumuz. Belki bir testin sonucu 3 yanlış 1 doğruyu götürür mantığı ile hesaplanabilir ancak bunu hayatlarımıza uyguladıkça sadece sahip olduklarımızı eleme çabasına düşüyoruz ve geriye kalan tek şey en çok neti yapan oluyor, en çok istediğimiz, sevdiğimiz değil. Hayat bu şekilde işlemiyor maalesef. Hepimiz biliyoruz ki, bazen bir doğru bile tüm yanlışları götürmeye yetiyor. Yeter ki o doğruyu görmeyi bilelim, o doğruya tutunalım. Unutmamak lazım ki, öyle kolay bulunmuyor doğrular, yanlışlar ise yeterince basit.