18 Ocak 2013 Cuma

- O -


Uyandı.

Yeni bir gün başlıyordu. Eski olan her şeyle birlikte.

Ayaklarındaki sıcaklık hala uyumakta olan kediydi. Onu uyandırmadan yataktan kalkmaya çalıştı. Sessizce yatakta doğruldu. Odaya baktı. Dağınıktı biraz. Terliklerini aradı yerdeki kıyafetlerin arasında uykulu gözlerle ama sessiz ve dikkatli adımlarla. Lavaboya gitti. Yüzünü yıkadı, suyun soğukluğunu hissetti ve aynada kendine baktı. Duş alıp hazırlanması on dakikasını almamıştı. Lacivert tshirtünü geçirdi üzerine. Birşeyler yesem mi diye düşündü. Buzdolabının kapağını açtı üzerindeki fotoğraflara bakmadan. Boşboş baktıktan sonra kapattı. Fotoğrafları yine farketmemişti. Birşeyler yemek istemiyordu.

Masadan anahtarları aldı ve kentkartını kontrol ettikten sonra çıktı evden. Merdivenler aynıydı. Yürüdüğü yol aynıydı. Yanından geçen insanlar aynıydı. Metro aynıydı. Metrodaki bitkin uykusuz yüzler aynıydı. Metrodan indi. Köşede boyoz satan yaşlı amca aynıydı. Mevsim aynıydı. Sokak köpekleri aynıydı.

İşyerine geldiğinde masasına oturdu. Bilgisayarın açılma sesinden başka hiçbir ses yoktu. Sessizce doğruldu. Faturalara gözattı. Bugün yapılacak işlere. Zamanı birkez daha unuttu. Yemek vakti geldi. Birşeyler yedi aheste aheste. Kahvesini içti. Bitiremedi, soğumuştu kahve. Devam etti işine kaldğı yerden. Telefonları cevapladı, insanlarla konuştu. İş arkadaşlarıyla şakalaştı. Devam etti çalışmaya.

Eve dönerken metroda uyuyakaldı. Son durakta uyandığında insanlar bomba varmışçasına boşaltıyordu metroyu. Hepsinin yetişmesi gereken yerler vardı, oysa acele etmedi. Sessizce etrafa baktı yürüyen merdivenlerden çıkarken. İnsanlar aynıydı. Koşuşturmacalar aynıydı. Yüzlerdeki telaş aynıydı.

Eve geldi. Kapının açıldığını duyunca kapıya koşan kediyi gördü. Gülmsedi. Bacağına dolanan kediyle birlikte mutfağa gitti. Mamadan aldı biraz. Balkondaki kaba boşalttı. Suyu da kalmamıştı. Biraz da su ekledi diğer kaba. Televizyonu açtı. En azından biraz ses olsun istedi evde.

Haberler aynıydı. Kavgalar, bombalar, hava durumu ve spor haberlieri aynıydı. Yine bir takım kazanmış diğeri kaybetmişti. Sevinçler aynıydı, üzüntüler aynıydı. Bir türlü bitiremediği kitabı aldı. Okumaya çalıştı. Yapamadı. Uyukluyordu. Telefonun sesine uyandı. Annesiydi. Aynı şeyleri konuştu. Cümleler aynıydı. Annesine olan sevgisi aynıydı.

Saaitne baktı. O’na doğruydu. Saatler aynıydı. Dışarıdaki deniz aynıydı. Bakma gereği bile duymadı. Televizyonu kapattı. Günlüğne birşeyler yazmayı istedi.
“Sensiz birgün daha”

Sensiz bugün de aynıydı. Hayatına baktı. Aynı olan herşeyi bir kefeye koydu. Boş olan diğer kefeye baktı. Havada asılı kalmıştı. Sonra O’nu alıp diğer kefeye koydu. Denge değişmişti. Tüm gün, insanlar, metro, kedi maması, haberler, çalan telefonlar, ciyak ciyak bağıran insanlar, boş boş baltığı buzdolabı ve komşunun durmadan havlayan köpeği havada asılı kalmıştı terazinin kefesinde. Günlüğüne baktı bir defa daha. Bir kelime daha ekledi.

“Sensiz birgün daha bitti”

Az kaldı sevgilim. Gülümsedi. Kalbine huzur yerleşti, dünden kalan bir huzurdu bu. Yarın da burada olacaktı. Huzur aynıydı. Aynı huzur gibi sevgiyi de hissetti. Buzdolabının üzerindeki fotoğrafları düşündü. Herşey aynıydı ama farklı olan sana kavuşacağım zamandı. Giderek tükeniyordu. Sensizlik günbegün azalıyordu. Sensizlik bize yenik düşüyordu bir kibrit misali yanıp yok oluyordu.



Hiç yorum yok:

Yorum Gönder